EĞİTİMDE COVİD-19 KİLİTLENMESİ




EĞİTİMDE COVİD-19 KİLİTLENMESİ



Dünya çapında aynı anda en yaygın paylaşılan deneyim koronavirüs hastalığı (Covid-19) salgını oldu ve olmaya da devam ediyor.Biz de bu sürece tanıklık etmekteyiz. 1,5 milyardan fazla öğrenci, Covid-19 nedeniyle okul ve üniversite kapanışlarından etkilendi. Tüm dünyada üçüncü ayına giren bu kilitlenme, milyonlarca öğrencinin eve bağlanmasına neden oldu. Koronavirüs nedeniyle tıpkı iş, seyahat ve eğlence gibi, eğitim de bir anda değişikliğe uğradı. Otobüs seferleri, servisler ve özel araçlarla her sabah okula gitmenin yeri, dijital bir sınıfa giriş ile değişti. Bu makale, bu değişikliğe ve bu yeni öğrenme yaklaşımına nasıl adapte olunduğu ve gelecekte neler yapılabileceği hakkındadır.

En başta iki haftalık bir etkilenme olduğu, bahar tatilleri veya hafta sonları yapılacak telafiler ile kısa bir sürede üstesinden geleceği düşünüldü. Sonrasında bu durumun kısa sürmeyeceği ve yeni normal adı verilen dönem ile başa çıkmamız gerektiği anlaşıldı.

Tüm dünyada birçok büyük firma, bu kilitlemenin başlangıcında ücretsiz kurslar ve diğer e-kaynakları sunmaya başladı. Amaçları, demografilerini daha önce göz ardı ettikleri kitleleri içerecek şekilde genişletmekti. Sanal öğrenmenin sunduğu esneklik, insanların başka türlü alamayacakları becerileri öğrenmeleri konusunda oldukça etkili oldu. Öğrenmek istenilen ancak birçok sebepten dolayı öğrenilemeyen şeyler bu kilitlenme sırasında çevrimiçi olarak yapılabildi.

Aslında bu dönemde dünya öncelikli olarak eğitime odaklandı. Okullarda bu huzursuz durumu öğrenciler ve aileler için bir fırsat ve umut haline getirmek için çalışılmaya başlandı. Çevrimiçi öğretim oldukça fazla hazırlık gerektiriyordu ve bunun yanında öğretmenler çok aşina olmadıkları teknolojik araçları kullanma sürecine bir anda girmek zorunda kaldılar. BARC India ve Nielsen tarafından hazırlanan bir rapora göre, kilitlenme başladığından bu yana eğitim uygulamalarında harcanan süre yüzde 30 oranında artış göstermiştir.

Teknolojinin eğitimdeki önemi bu dönemde daha da çok ortaya çıkmaya başladı. Öğretmenler olarak teknolojiyi bilmemiz yeterli değildi, eğitimde teknolojiyi en uygun ve en iyi şekilde nasıl kullanırız, bunu bilmek önemliydi. Ayrıca uzaktan öğrenmenin sadece teknoloji ile ilgili olmadığının; aynı zamanda öğrenciler için içerik, deneyim ve bağlantı sağlamada birçok unsurun olduğunu fark etmemiz gerekiyordu. Okullar, öğrencilere ve öğretmenlerine ihtiyaç duydukları desteği mümkün olduğunca sağlamaya çalıştı. Sürekli değişen bu süre boyunca öğrenciler ve veliler destekleyici ve sabırlı olmak için çabaladılar.
Bu dönemde Sanal öğrenmeye karşı tutumlar da oldukça değişti. Kilitlenmeden önce sanal öğrenmeye daha çekingen yaklaşılıyordu. Özellikle müzik, spor ve güzel sanatlar gibi dersleri öğrenmenin fiziksel iletişim olmadan gerçekleşemeyeceği düşünülüyordu, ancak öğrencilerin çevrimiçi derslere çok hızlı geçiş yaptıklarını, bu duruma adapte olmalarının yetişkinlerden daha hızlı olduğunu görmüş olduk.

Okullar ve öğretmenler uzaktan öğrenme modeline geçerken çeşitli destekleyici materyal ve kaynakları içeren etkili bir uzaktan eğitim stratejisi oluşturmaya çalıştılar. Öğrenmenin tutarlılığının sağlanması ve zamanla daha iyi olması için tasarlamalar yaptılar. Birçok okul uzaktan öğrenmeyi mümkün kılan stratejileri devreye sokarak öğrenciler için aksama, karışıklık ve belirsizliği en aza indirmeye çalıştı. Öğretmenler yüz yüze ve etkileşimli olan dersleri çevrimiçi ortamda nasıl yapabilecekleri üstüne çalıştılar.

Her okulun stratejik planının merkezinde senkron dersler ile çevrimiçi eğitim olmasına rağmen önceden kaydedilmiş içerik ve yayın medyasında eğitim programlarının bir kısmını oluşturdu. Yani teknolojik gelişmelere rağmen, teknolojinin getirdiği zorluklar ve sınırlamalar da düşünülerek bazı öğrencilerin bilgisayarlarından senkron derslere girme konusunda sıkıntı yaşayabilecekleri düşünülerek asenkron ders içerikleri oluşturuldu.

COVİD-19 KİLİTLENMESİ SONRASI EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanı bir süre önce bir sonraki okul yılı için derslerin Eylül 2020'de başlayacağını duyurdu. Peki, acaba okullar 'yeni normal' altında neye benzeyecek? Okullarımız Covid-19'un ötesinde nasıl görünecek? Bu değişim, bildiğimiz gibi geleneksel tuğla ve harç sınıfının sonunu gösterebilir mi?

Okullar aylardır kapalı ve kimse pandemi kilitlenmesinden tam olarak ne zaman çıkacağımızı bilemiyor. Mevcut eğitim-öğretim yılı sona doğru yaklaştıkça, ebeveynler, öğretmenler ve yöneticiler bir sonraki eğitim yılına bakıyor ve nasıl görüneceğini anlamaya çalışıyor.

Dünyadaki hemen hemen her öğrenci, ilkokul çocuklarından üniversite öğrencilerine kadar Mart ortasından beri evden öğrenimlerine devam ediyor.  Öğrenciler ve ebeveynler normale dönmeyi umuyorlar, ancak 2020-2021 eğitim yılının tam olarak nasıl ilerleyeceği hala bilinemiyor.  Bu sonbaharda yüz yüze eğitim planlamaları yapılmasına rağmen bir dizi farklı senaryo da düşünülüyor. Öngörülere göre yeni eğitim yılının hibrit bir model olan çevrimiçi ve yüz yüze oturumların bir karışımı şeklinde olması yönünde.

Covid-19 salgını bittikten ve yüz yüze eğitime geçildikten sonra 'harmanlanmış' modeller olacağı, çevrimiçi sınıflar çevrimdışı etkileşimlerle birlikte olacağı düşünülüyor. Bu hibrit model üstüne çalışılmaya başlanması gerektiğine inanılıyor. Hatta teknolojinin COVID sonrası öğrenmede daha önemli bir rol oynayacağına inanılıyor. Covid-19 krizi sırasında çevrimiçi öğrenmeye geçmeleri gerekenler, öğretmenler ve öğrenciler fiziksel sınıflarına döndüklerinde sanal eğitimin tüm avantajlarından yararlanmaya başlayacaklardır. Yüz yüze eğitim ve çevrimiçi yöntemlerin bilinçli ve dikkatli bir şekilde harmanlanması, daha iyi öğretme ve öğrenme deneyimini yaratabilir. Ters çevrilmiş bir sınıf modeline sıcak bakıldığı, tipik sınıf dersi ve ödev öğeleri tersine çevirerek yeni öğretme-öğrenme ortamlarının hazırlanması olası gözüküyor. Evde, öğrenciler kısa video dersleri ve diğer eşzamansız içerikleri izlerken, geleneksel olarak ödev olan etkinlikler şimdi öğretmenle öğrenci sorularını cevaplayan ve ders kavramlarını ders süresince uygulamalarına yardımcı olan sınıfta yapılabileceği düşünülüyor.



Tüm bunların yanı sıra Covid-19 krizinin eğitim sektörünün bir araya gelmesi, bağlantılar kurması ve nelerin işe yaradığını paylaşması adına çok büyük bir mecra oluşturduğu da bu dönemde gözden kaçırılmayacak bir gerçek oldu. Dünya çapında aynı anda en yaygın olarak paylaşılan deneyim olan Covid-19 salgını eğitimde bu sayede birçok mecrayı bir araya getirmiş oldu.

Aylin KOBAL


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Medya Mı Yöntem Mi Clark&Cozma Tartışması

İngiltere Eğitim Sistemi Ve Türk Eğitim Sistemi İle Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi

Eğitsel Video